Endodonti
Eğer düşme ve çarpma, yani travma sonucu bir şekilde kırılmış ya da dişler fırçalanmayıp, diş ipi kullanılmadığı için çürümüş bir diş tedavi edilmeden bırakılırsa dişte harabiyet oluştuğu gibi ağız içindeki mikroplar dişi besleyen damar-sinir ağının (pulpanın) bulunduğu bağ dokusuna ulaşarak iltihap oluştururlar. İltihap, ağrı oluşturan kimyasalların ortaya çıkması ve dokudaki kan akışının durarak damar dışına sıvı çıkmasıyla, yani ağrı ve ödemle başlar. Diş gibi sert bir yapıyla çevrelenmiş bu küçücük bağ dokusu parçasında ödemin yayılması mümkün olmaz ve bu durum pulpada ağrının çok daha şiddetli hale gelmesine neden olur.
Çürük Oluşumu ve Önlenmesi
Biz uykudayken yavaşlayan tükrük akışı ağızdaki bakterilerin çürük oluşturma becerisini artırır. Özellikle düzgün fırçalanmayan ve kişinin diş ipi kullanmayı ihmal ettiği arka azı dişlerde çürük oluşur ki bu dişlerin kanal tedavisi hekim için oldukça zorlayıcıdır. Nişastalı, şekerli gıdalar ya da şeker katkılı içecekler tüketilmesi sonrasında birkaç saat içinde diş yüzeyleri, özellikle de dişlerin birbirine temas ettiği ara yüzler kat kat mikrop tabakasıyla kaplanır.
Dişlerin gece yatmadan önce mutlaka fırçalanması ve ardından diş ipiyle ara yüzlerin temizlenmesi mikrop tabakasını uzaklaştırıp çürük oluşumunun önüne geçmek için şarttır. Tek başına suyla ya da gargarayla çalkalamak mikropları ne yazık ki diş yüzeylerinden uzaklaştırmaz. Mikrop tabakası suda çözünmeyen glukan ile dişe tutunur ki tek çözüm mekanik olarak yani fırça ve iple bu tabakanın diş yüzeyinden kazınmasıdır. Gece yatmadan diş fırçası ve diş ipi mutlaka kullanılmalı, ardından hergece değil ancak haftada birkaç kez klorheksidin içeren gargaralar ile ağız çalkalanmalıdır. Bu gargaraların diş rengini değiştirmemesi için akolsüz olması gerekir.
Diş ağrısı ve dişten kaynaklanan apseler:
Çoğu kişi yılda bir kontrollere gelmez ve ne yazık ki ancak şiddetli ağrı duyunca dişhekimine başvurur. İlk yapılması gereken kademeli bir lokal anesteziyle hastanın ağrı duymasının tamamen önüne geçmektir. Eğer dişteki çürük dolgu yapılarak kurtarılamaycak kadar ileri ise, yani şiddetli ağrı varsa, ağrının tekrar oluşmasını engellemek ve iltihaplı pulpayı uzaklaştırmak için dişin içine girilerek kanal tedavisi yapılır. Eğer bu ağrılı durum birşekilde atlatılır ve kanal tedavisi yapılmaz ise bu sefer mikroplar çene kemiğine ulaşarak kemikte bir iltihap ve erime (apse) başlatırlar. Bu durum çoğunlukla ateşi yükselterek kişinin genel durumunu bozan, etkilenen dişin yakın olduğu bölgeye göre göz ya da burun altında, kulak önü ya da çene altında ağrı ve şişlikle seyreden apselere yol açar. Böyle bir durumda derhal hekime başvurulmalı, antibiyotik kullanımı hekim kontrolünde olmalı ve kişiye kutularca ve tekrar tekrar antibiyotik kullandırılmaksızın, yani vakit harcanmadan biran önce kanal tedavisine başlanmalıdır. Apseler dikkat edilmez ve önemsenmez ise hayati tehlike oluşturacak kadar yayılabilir. Kısaca, bahsedilen tüm bu durumların çaresi kanal tedavisidir. Kök kanalları kanal aletlerli ile genişletilir, dezenfekte edilerek doldurulur ve dişte aşırı harabiyet yok ise dişin çekilmeden ağızda kalması sağlanır.
Önceki kanal tedavisinin başarısız olduğu durumlarda; yani dişte ağrı apseleşme olduysa ya da röntgende kök ucunda siyah bir çevrelenme yani lezyon görülürse kanal tedavisi yenilenir. Ancak bu işlem çoğu zaman yorucu ve zaman alıcı olabilmektedir. Kişi dişinin çekilmesini istemiyorsa bu tedavi uygulanır. Bazı tedavi öncesi ve sonrası vakalardaki iyileşme aşağıdaki resimlerde görülmektedir:
Tedavi Öncesi Lezyon Varlığı
Tedavi Sonrası Kemikte İyileşme